Z. Nilgün SAĞIR

Neden ben?” diye sorunca;

49 yaşındayken; 1 Ekim 2009 tarihinde bir haftalık tedaviye rağmen iyileşmeyen yük- sek ateş ve boğaz ağrısıyla semtimizde bulunan özel bir hastaneye gittim. Gün boyu yapı- lan müdahaleler ve tetkikler sonrası en kısa sürede tam teşekküllü bir hastaneye gitmem gerektiğini söylediler. Bunun üzerine Başkent Üniversitesi Hastanesi Acil Bölümüne gittim. Burada enfeksiyon bölümünde bir günlük yatıştan sonra, üç doktor gelerek bende istenmeyen hücre gördüklerini söylediler.
O anda daha az bilinçli olup söylenenin ne anlama geldiğini anlamamış olmayı istedim ama kan- ser olduğumu öğrendim. İlk anlarda dünya başıma yıkılmıştı ve ne yapmam gerektiğini bilemiyordum.

2 Ekim 2009 tarihinde Hematoloji Bölümüne yattım, 3 Ekim 2009’da ilik aldılar ve ertesi gün lösemi hastası olduğumu söylediler. Bu arada yüksek ateşim devam ediyordu. Öncelikle enfeksiyonu teşhis ve tedavi edip sonra lösemiyi tedavi edeceklerini söylediler. Benim için zorlu süreç başlamıştı, yüksek ateşim devam ediyor, uyuyamıyor, halisünasyonlar görüyordum (Gözlerimi kapadığımda gözümün önüne canavarlar geliyordu). İyileştiğimde çizgi filmlerindeki canavarların nasıl çizildiğini anlayabiliyordum.

Enfeksiyon problemim çözüldüğünde doktorlarım geldi ve bana “seninle uzun bir yolculuğa çıkacağız” dediler. (Bu yolculuğun 2-3 ay olacağını düşündüm ama yolculuk halen devam ediyor.) Kemoterapiye başlayacaklarını söylediler, kabullenmekten başka yapacak hiçbir şey yoktu.

Çok ağladım ve kendimi sorgulamaya başladım. Neden ben? Kime kötülük yaptım da bu başıma gelmişti. Senelerdir sporun içindeydim, beslenmemde hiç problem yoktu. Sorun neydi! İşin içinden çıkamadım. Ziyaretime onkoloji doktoru olan yeğenimiz geldi, tedavi başarısının % 95 olduğunu ama %5’in içinde de olabileceğimi söyledi. Kafamdaki sorgulamaları sonuçlandıramadım, doktoruma kimseye kötülük etmedim ama bu benim cezam olmalı dedim. O da bana karşı koridordaki çocukları göstererek, onlar çocuk ne suç işlemiş olabilirler ki dedi. Ben hala ne yanlış yaptım sorusuna takılmıştım. Sonunda doktoruma psikiyatrik desteğe ihtiyacım olduğunu söyledim, aynı gün psikiyatr geldi ve ilaç tedavisine başladım.

Kemoterapi almaya başlayacağım gün çok heyecanlandım. Kemoterapi aparatını taktılar ama ben 15 dakika kafamı çevirip bakamadım. Kendimi korkmamam konusunda telkin ettikten sonra bakabildim. Artık benim yapabileceğim tek şeyin doktorlarımı dinlemek ve onlarla iş birliği yapmaktı. Mide bulantılarım başlamıştı. Kullanılan bulantı ilaçları sadece hafifletiyordu. Direnmeliyim diye kendimi şartlıyordum. Nihayet saçlarım da dökülmüştü. Nedense saçlarımın dökülmesi beni hiç etkilememişti.

İlk kemoterapiden sonra “tam remisyon” oldu dediklerinde bir anlam ifade etmemişti. Ne anlama geldiğini öğrendikten sonra daha da ümitlendim. Aylık pekiştirme tedavileri devam ederken “ilik nakli” gerektiğini, bunun için öncelikle kardeşlerimin doku uyumuna bakılacağını söylediler. Sonuç çok sevindiriciydi. Ablam ile 6/6, erkek kardeşim ile 4/6 uyum tespit edilmişti ve kendimi çok şanslı hissettim.

Nakil işlemlerine başlamaya karar verdik ve nakil hazırlık sürecine dahil olduk. 24 Mart 2010 tarihinde, ablamdan ilik nakli oldum. Nakil süreci önceki tedavilerden farklıydı, beni yerle bir etmişti, ama her şey yolunda gidiyordu. Tedavinin 12. gününde kan değerleri iste- nen düzeye yükselmişti ve sonuçlar beni daha direngen yapıyordu. 14. günde hastaneden taburcu olarak poliklinik takip sürecine geç- tim. Sık olan poliklinik kontrollerim 6 ay sonra aylık olmaya başladı. Sonunda 6 aya çıkarmışlardı. Nakilden 1.5 yıl sonra mesleğim olan beden eğitimi öğretmenliğine dönmüştüm.

Her şey yolunda gidiyordu. Bu süreçte kızım ve oğlumun ne kadar etkilendiklerini fark ettim. Bu konuda kimse bizi uyarmamıştı. Kişiye gelen kanser aslında aileye geliyormuş. Türkiye’de uzun soluklu olan kanser tedavilerinde, psikolojik destek kısmının eksik olduğu- nu düşünüyorum. Halen bu yaraları sarmaya çalışıyoruz. Ayrıca kanser ile uzun soluklu mücadelede, yakın ailenin motivasyonu ve direncinin sonuca çok etkisi olduğunu düşünüyorum.

Tedavinin beşinci yılında, şifa bulduğumu değerlendirmiş iken kolumda çıkan zona belirtileri sonrasında yapılan kontrolde, lökosit değerlerimde düşüş ile kemik iliği kontrolünde kandaki “blast” oranında artış tespit edildi. Tekrar tedavi süreci başladı. Önce “azasitidin” tedavisi uygulanmasına karar verildi. Bu arada donörüm olan ablamdan alınan lenfosit üç kez verildi. Sonuç alınamadı ve tekrar ilik nakli yapılmasına karar verildi. Yakın akrabalarım- dan doku uyum testi yapılması yanında, Akraba Dışı Doku Bankası kanalıyla yurt içi ve yurt dışı kaynaklar araştırılarak uygun vericiler olup olmadığına bakıldı. Önce, yabancı birin- den nakil olmasının daha verimli olabileceği değerlendirilmesine rağmen tekrar ablamdan yapılmasına karar verildi.

Ablam deneyimliydi, bu işin nasıl olacağını biliyordu ama kaygılıydı. Ablamın pozitif yaklaşımı, canıma can katmıştı.
İkinci kez ilik nakli gerekmesi beni epey endişelendirmişti. Acaba bu yolun sonu muydu? Gittiğim yol bildiğim bir yoldu ve çok ağırdı. Tekrar psikiyatra gittim ve ilaç tedavisine başladım. Bir ay sonra kendime kızdım, bu sorunu ilaç çözemezdi ben kendim çözmeliydim, ilk nakilde olduğu gibi ve ilaç almayı bıraktım.

Ocak 2017’de ikinci nakil için hastaneye yattım. On dördüncü günde hastaneden taburcu olarak poliklinik takip sürecine geçtim. Hastaneden çıkmadan önce beni beslenme, hijyen ve diğer konularda bilgilendirdiler. Şu anda onuncu ayımdayım. Kontrollerim devam ediyor. İlk naklimde altı ay sonra aylık kontrollere geçmişken ikinci naklimde hala haftalık kontrollerim devam ediyor. Kendimi çok iyi hissediyorum. Doktorlarım değerlerimin düzeldiğini belirtiyorlar ama kontrolü elden bırakmıyorlar.

Benim hikayem şimdilik bu kadar.
Kansere yakalanan kişilerin öncelikle bilime ve doktorlarına güvenmelerini, sorunlarını kafalarında çözmelerini, çözemedikleri noktaları doktorlarına danışmalarını, yapacakları şeyleri doktora danışarak yapmalarını önerebilirim. Bu arada basit olsa da tüm tedavi süreçlerin- de doktorlarımın günlük 3 litre su içme tembihini toplamda belki birkaç gün hariç uyguladım ve bazı hasta arkadaşlarımın karşılaşmış olduğu sorunların hiçbirini yaşamadım. Basit ama önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda bana yardım eden bütün doktorlarıma ve diğer sağlık personeline teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Z. Nilgün SAĞIR

Kategori Ben de Kanseri Yendim



İlişkili Makaleler




Bir cevap yazın